AHLAK
FELSEFESİ
Ahlak felsefesi (moral philosophy), insan yaşamının ahlaki boyutu ile ilgilenen
bilim ve felsefe disiplinidir. Bir başka ifadeyle, ahlak felsefesi, insan
yaşamındaki değerler, ilkeler ve yargıları inceleyen felsefe dalıdır.
Ahlak felsefesi ile ahlak arasındaki farklılığı
açıklamakta yarar vardır. Ahlak felsefesi, ahlak konusunu inceleyen bir bilim
dalı ya da felsefe disiplinidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, ahlak,
insanların birbirleriyle ya da devletle olan ilişkilerinde ortaya çıkan
ve insanlardan “yapmaları istenen” davranışlar ve eylemlerdir. (Bkz: Şekil-1)
Ahlak felsefesi kendi içerisinde çeşitli açılardan sınıflandırılabilir.
İlk olarak, inceleme konusu bakımından ahlak felsefesi “normatif ahlak” ve “pozitif
ahlak” olmak üzere ikiye ayrılır. Her iki alan “meta-ahlak” (meta ethics) ’ın konusunu oluşturur. Meta-ahlak,
felsefi açıdan ahlaki ilkeleri, normları ve değer yargılarını inceler. Normatif ahlak, yapılması istenen
(beklenen) davranış ve eylemler ile yapılmaması istenen (beklenen) davranış ve
eylemleri ifade eder. Pozitif
ahlak ise “olması gereken” değil, toplumda mevcut ahlaki normlar,
kurallar ve değer yargılarıdır. (Bkz. Şekil-2)
Ahlak kuralları “evrensellik” açısından da “objektif ahlak” ve “subjektif
ahlak” olmak üzere ikiye ayrılır. Objektif ahlak, bir toplumda herkes
tarafından kabul edilebilecek evrensel ahlaki normların olabileceğini
savunurken, subjektif ahlak, herkes tarafından kabul edilebilecek evrensel
ahlak kurallarının geçerli olamayacağını savunur. “Evrensellik” , ahlak felsefesi alanında oldukça tartışmalı
konulardan birisidir ve bu konu daha sonra ayrı bir başlık altında ele
alınacaktır.
Ahlak felsefesinde yapılan bir diğer sınıflama ise “mutluluk ahlakı” (eudaimonism) ve “ödev ve sorumluluk ahlakı”dır. Mutluluk ahlakı, insanın
mutluluğunu esas alan ve bu yönde ahlaki değer yargıları oluşturmaya çalışan
bir ahlak felsefesidir. Ödev ve sorumluluk ahlakı ise insanların sadece
kendi mutluluklarının peşinde koşmalarının ahlaki bir davranış olamayacağını,
toplumdaki sorunlara karşı da ilgili ve duyarlı olmaları gerektiğini
savunmaktadır. Mutluluk ahlakı, bir tür “egoist ahlak”; ödev ve sorumluluk ahlakı ise “alturist ahlak” felsefesidir.
Ahlak felsefesi alanında yapılan diğer bir sınıflama ise “dinsel ahlak” ve “laik ahlak” şeklindedir. İleride
daha ayrıntılı olarak ele alınacağı üzere dinsel ahlak, ahlak kurallarının
kaynağını Tanrı’da ve Tanrı’nın kutsal kitaplarında ararken; laik ahlak, ahlak
kurallarının kaynağını insanda ve insan aklında arar. Laik ahlak, aynı zamanda “rasyonalist ahlak”; dinsel ahlak ise
“ilahi ahlak” olarak
adlandırılmaktadır. (Bkz: Şekil-2.)
Din ve ahlak konusu birlikte ele alınarak yapılan bir sınıflama daha bulunmaktadır.
Dinden hareket ederek Tanrı’ya ulaşmaya çalışan ahlak felsefesi “teolojik ahlak” olarak
adlandırılmaktadır. Buna karşın, ahlaktan hareket ederek Tanrı’nın varlığını
araştıran ahlak felsefesine ise “ahlaki
teoloji” denilmektedir.
Önemle belirtelim ki, ahlak, filozoflar tarafından geliştirilmiş ya da
keşfedilmiş normlar değildir. Esasen ahlak, felsefeden önce varolmuş ve
ahlaki değer yargıları kendiliğinden oluşmuştur. Ancak felsefe ile birlikte
“iyi olan nedir?”, ya da “kötü olan nedir?”, “hangi eylem ve davranışlarımız
doğru (yanlış) ve ahlaki (gayriahlaki) dir?” türünde sorular üzerinde
durulmuştur. Eski Antik Çağ Yunan Düşüncesi’nden günümüze değin bir çok filozof
ahlak konusuna olan felsefi yaklaşımını ortaya koymaya çalışmıştır. Böylece Ahlak Felsefesi adı verilen bir
disiplin doğmuştur. Ahlak felsefesi ile yakınlık arzeden bir diğer disiplin ise
Aksiyoloji’ dir. Aksiyoloji,
değer yargılarının özünü ve niteliklerini araştıran ahlak disiplinidir.
Ahlak felsefesinin gelişimi incelendiğinde neyin “iyi” ya da
“doğru” ve neyin “kötü” ya da “yanlış” olduğunun zaman ve mekan itibariyle
sürekli olarak değişime uğradığı görülür. Eski Antik Çağ Ahlakı, ahlaki değer
yargılarını mutluluk amacına yönelik olarak belirlemeye çalışmıştır. Antik Çağ
düşünürlerinin hemen hepsi (Sokrates, Platon, Aristo, Epiküros ve diğerleri)
“mutlu olmak için insanoğlu ne yapmalı, nasıl yaşamalı?” sorusu ile
ilgilenmişlerdir. Bu bakımdan bu eski Antik Çağ ahlak anlayışı Mutluluk Ahlakı (Eudaimonism) olarak
isimlendirilir. (Akarsu, 1982; 21;24) Önemle belirtelim ki, hemen hemen tüm
Antik Çağ ahlak öğretileri eudaimonist karekter arzeder. Örneğin, Demokritos
(İ.Ö. 460-370)’ a göre mutluluk “euthymia”
(ruhun iyi durumda olması) ve “ataraksia”
(ruh dinginliği) ile olur. Haz ve acı, yararlı ve yararsızın temel
kriterleridir.
Demokritos’un mutluluk ahlakı anlayışı, Kirene Okulu’nun kurucusu
Aristippos (İ.Ö. 435-355)’ da daha net bir şekilde görülebilir. Aristippos’e
göre “haz” (hedone) veren şey iyi, acı veren şey kötüdür. Kirene Okulu’nun bu
Haz Ahlakı anlayışına (Hedonizm) adı verilir. Bu anlayışı Epikuros ve
Epiktetos’ un düşüncelerinde de görmek mümkündür. Yakın Çağ’da bu haz ahlakı
anlayışına benzer bir ahlak anlayışı da Jeremy Bentham (1748-1832) ve onu
takiben John Stuart Mill (1806-1873) tarafından savunulmuştur. Bentham
ahlakında “en üstün iyi” (Summum
Bonum) faydadır.
Ortaçağda Hiristiyan ve İslam dini de eudaimonist karakterdedir. Bazı
dinsel ölçüler ve normlar “öteki dünya mutluluğu” için gereklidir. Gerek
Hiristiyan ve İslam dininde, gerekse diğer dinlerde temel dinsel inançlar ve
buyruklar, ahlaki değer yargılarının temelini oluşturur. Dinsel ahlakın
karşısında bir Laik Ahlak anlayışını ilk savunanların başında ise Francis
Bacon (1561-1626) gelir. Bacon’a göre dinsel inançlar ve buyruklar olmadan da
ahlaka ulaşılabilir. Ahlaki değer yargılarının akıl (logos) yoluyla
bulunabileceğini savunan ahlak felsefesi öğretileri de geliştirilmiştir. Stoa
Ahlakı buna bir örnek olarak gösterilebilir. Stoacılara göre genel doğru
yasalar ancak “akıl” (logos) yolu ile bulunabilir. Bu bakımdan stoa ahlakını
rasyonalist ahlak felsefesi olarak adlandırmak mümkündür.
Mutluluk ahlakının dışında ahlakı başka açıdan ele alan bir diğer öğreti
de “ödev ahlakı” dır. Ödev
ahlakında “nasıl mutlu olabilirim” sorusu değil “benden istenilen ve beklenilen
nedir” sorusu önem taşır. Ödev ahlakını en iyi ortaya koyan düşünür ise
Immanuel Kant’dır. Kant’ın ödev ahlakı Kategorik
imperatif (koşulsuz kesin buyruk) olarak bilinir. Kategorik imperatif,
Kant tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:
“Aynı zamanda genel bir yasa olmasını
isteyebileceğin bir maxime göre hareket et.”
Bu ilke, neyi yapmamız gerektiğini değil “neyi istememiz” gerektiğinin
önem taşıdığını belirtmektedir. Burada “yapma” değil “isteme” önemlidir.
Kant’ın ödev ahlakında dışarıdan gelen bir buyruk ya da emir değil,
aksine “ben” den gelen bir “iç isteme” sözkonusudur. (Akarsu, 1982; 218-237).
Eski Antik Çağ Yunan düşüncesinden günümüze değin
ahlak öğretilerinin bazıları aşağıda yeralmıştır. Aksiyoloji alanında
yaptığımız bu sınıflama denemesi, eski Antik Çağdan Yakın Çağa bir çok
filozofun ahlak anlayışını ortaya koymaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder