Duyular - Beş Duyu
Temel Britannica
Çevremizde olup bitenleri duyularımızla algılar nesneleri duyularımızla ayırt ederiz. İnsanda ve hayvanların çoğunda;
Temel Britannica
Çevremizde olup bitenleri duyularımızla algılar nesneleri duyularımızla ayırt ederiz. İnsanda ve hayvanların çoğunda;
- Görme
- İşitme
- Koku
- Tat
- Dokunma
gibi beş temel duyu vardır. Bu duyularla edinilen bilgiler
(duyumlar) somut biçimde algılandığı için gördüğümüzün işittiğimizin dokunduğumuzun koku ve tat aldığımızın her an
bilin-cindeyizdir. Oysa dış dünyadaki ve vücudumuzdaki değişiklikler üstüne
bilgi edinmemizi sağlayan hareket basınç denge ısı ve ağrı duyuları bu değişiklikler bizi rahatsız edecek kadar
belirgin olmadığı sürece ön plana çıkmaz.
Kaynak: Delinetciler Paylaşım Forumu http://www.delinetciler.net/forum/vucudumuzu-taniyalim/69971-duyular-bes-duyu-bes-duyu-organimiz-ve-gorevleri.html
Görme Duyusu
Görme duyumuzun organı göz sese dayalı işitme organına göre ses hızının ışık hızına oranı denli hızlı olduğu gibi geniş bir algıdır. Görüntü yolu ile algılanan nesne sayısı çok fazladır. Yakın temas olmasa da çok uzaktan çevre hakkında bilgi verebilir. Çok hızlı avcı hayvanların gözleri çok gelişmiştir. Görüntü ise insana seslerden daha fazla bilgiyi iletir ancak ayrımlaştırması zordur. Fotoğraf ile yazı arasındaki fark görsel gücü bize anımsatır. Ne ki görmeyi tamamlamak için işitme ve dokunma duyularının çok kuvvetli olması gerekir. Bakıp görmeme görmedeki ayrımlaştırmanın önemini vurgular. Bakmak bütünseldir görmek ise ayrımlaştırma ile gerçekleşir. Bakılan bir alanda aradığını görmek için aranılan şekli bilmek gerekir bu bilgi deneyimle sağlanır. Görmenin olmadığı durumlarda insanların dokunma duyusu ve işitme duyusu daha da gelişir. Dünyaya dokunarak yaşayan yılan görme duyusunun eksikliğini dokunma duyusunu daha da geliştirerek çözer ve dokunma duyusunu geliştirerek termal olarak; ısıyla algyarak görme eksiğini üstelik fazlasıyla giderir. Teknolojinin gelişmesiyle gece görüşü elde etmek için dokunma duyusu gibi ısıyla algılayan termal dürbünler yapılmıştır.
İşitme duyusu
Kulak kepçesiyle toplanan ses dalgaları kulak yolundan kulak zarına gelir ve kulak zarını titreştirir. Zarın titreşimleri kulak kemikcikleri tarafından kuvvetlendirilip oval pencereye iletilir.
Oval penceredeki ses titreşimleri dalız içindeki sıvı ile salyangozdaki sıvıya geçer.
Ses titreşimleri salyangozdaki sıvıdan işitme duyu hücrelerine oradan da sinirlere aktarılırlar.
Sinirier tarafından alınan ses beyne iletilir ve işitme sağlanmış olur:
Kaynak: Delinetciler Paylaşım Forumu http://www.delinetciler.net/forum/vucudumuzu-taniyalim/69971-duyular-bes-duyu-bes-duyu-organimiz-ve-gorevleri.html
Görme Duyusu
Görme duyumuzun organı göz sese dayalı işitme organına göre ses hızının ışık hızına oranı denli hızlı olduğu gibi geniş bir algıdır. Görüntü yolu ile algılanan nesne sayısı çok fazladır. Yakın temas olmasa da çok uzaktan çevre hakkında bilgi verebilir. Çok hızlı avcı hayvanların gözleri çok gelişmiştir. Görüntü ise insana seslerden daha fazla bilgiyi iletir ancak ayrımlaştırması zordur. Fotoğraf ile yazı arasındaki fark görsel gücü bize anımsatır. Ne ki görmeyi tamamlamak için işitme ve dokunma duyularının çok kuvvetli olması gerekir. Bakıp görmeme görmedeki ayrımlaştırmanın önemini vurgular. Bakmak bütünseldir görmek ise ayrımlaştırma ile gerçekleşir. Bakılan bir alanda aradığını görmek için aranılan şekli bilmek gerekir bu bilgi deneyimle sağlanır. Görmenin olmadığı durumlarda insanların dokunma duyusu ve işitme duyusu daha da gelişir. Dünyaya dokunarak yaşayan yılan görme duyusunun eksikliğini dokunma duyusunu daha da geliştirerek çözer ve dokunma duyusunu geliştirerek termal olarak; ısıyla algyarak görme eksiğini üstelik fazlasıyla giderir. Teknolojinin gelişmesiyle gece görüşü elde etmek için dokunma duyusu gibi ısıyla algılayan termal dürbünler yapılmıştır.
İşitme duyusu
Kulak kepçesiyle toplanan ses dalgaları kulak yolundan kulak zarına gelir ve kulak zarını titreştirir. Zarın titreşimleri kulak kemikcikleri tarafından kuvvetlendirilip oval pencereye iletilir.
Oval penceredeki ses titreşimleri dalız içindeki sıvı ile salyangozdaki sıvıya geçer.
Ses titreşimleri salyangozdaki sıvıdan işitme duyu hücrelerine oradan da sinirlere aktarılırlar.
Sinirier tarafından alınan ses beyne iletilir ve işitme sağlanmış olur:
Kulak kepçesi >> Kulak yolu
>> Kulak zarı >> Örs çekiç üzengi >> Oval pencere >> Dalız
>> Salyangoz >> İşitme sinirleri >> Beyindeki işitme merkezi
İşitme duyusu ile gözün
algılayamadığı durumlarda çevredeki değişiklikleri belirten çevre hakkında
bilgi almamızı sağlarız ana organı kulaktır ve ağız ile bağlantısı
vardır. Ses hızına bağlı olarak titreşim algılanır. İnsan 16 ile 16 bin desibel
arasında işitirken kediler daha üst frekanslarda köpekler ise daha alçak
frekanslarda işitebilirler. Kimi canlılarda yüksek ultrasonik hızlar
kullanılır. İşitme Avcı hayvanlarda çok gelişmiştiryarasa gibi kulakları çok gelişmiş canlıların
gözleri az görür. Seslerin ayrımlaştırılması birbirinden ayrılması çok
önemlidir ortama sağlanan uyum giderek sesleri ayrımlaştırırak bir senteze
varmamızı kolaylaştırır. İşitme duyusu az olan canlılar dokunma ve görme duyusu
ile işitmenin eksiğini gidermeye çalışırlar ki seslerin havadaki ritm etkisi
dokunma duyusu ile giderilebilmeye uygundur. Ne ki işitme
ayrımlaştırılamadığında bir ses bir gürültüdür. Çağlayan sesini yıkılan kaya
sesinden ayırmak için bilgi gerekir. Bu bilgi deneyimle kazanılır. Genelde
gördüğümüz bir duyunun kaybı ile diğerlerinin daha çok çalıştığı ve birinin
fazla gelişmesiyle diğerlerinin görevi ona terk ettiğidir. Görme duyusu çok
kuvvetli olanların işitmesinin diğerlerine göre az olması salt bir teori
değildir.
Koku Duyusu
Öbür işlevlerinin yanı sıra burnun temel görevlerinden biri de kokuları ayırt etmektir. Koku alıcıları denen özel sinir hücreleri burnun içinde organın tam tepesine ve gerisine rastlayan bölümde bir katman oluşturacak biçimde yerleşmiştir. Burada yaklaşık bir posta pulu büyüklüğünde yer kaplayan 5 milyon kadar koku hücresi bulunur. Bazı nesnelerin sözgelimi bir gülün ya da yanan bir kömür parçasının kokulu olması havaya küçük parçacıklar yaymasından ileri gelir. Normal olarak soluk alırken burun deliklerimizden giren havanın çoğu doğrudan boğazımıza gittiği için çok az koku alırız ya da hiç almayız. Oysa burnumuzu kokulu bir cisme yaklaştırıp havayı iyice içimize çektiğimizde burnun içindeki dokular açılıp genişleyerek duyu hücrelerinin bulunduğu üst bölüme daha çok hava gitmesini sağlar. Böylece koku parçacıkları çevreye dağılmadan bu hücrelere ulaşır; burnun içindeki hücrelerin salgıladığı sümüksü maddede (mukusta) çözünür ve kokunun türüne göre belirli hücreleri uyarır. Bu durumda kokuyu olanca keskinliğiyle algılayabiliriz. Kokunun kaynağına ne kadar yaklaşılırsa havadaki koku parçacıkları da o kadar yoğunlaşır. İnsanların biraz çaba göstermekle 3.000'in üstünde kokuyu tek tek ayırt edebilecekleri sanılıyor.
Yaşamını sürdürebilmek için avlanmak ya da daha güçlü düşmanlarına yem olmamak için sürekli çevresini kollamak zorunda olan hayvanların koku duyusu insanlarınkinden çok daha güçlüdür. Rüzgârın esiş yönü uygun olduğunda bir geyik800 metre ötedeki bir
avcının kokusunu alabilir. Köpekler bir tavşanın ardında bıraktığı hafif
kokuyu ya da koşarken ezip geçtiği otların kokusunu alarak iz sürebilirler.
Koku duyusu bu kadar gelişmemiş olan insan üstelik duyduğu kokulara kolayca alışır.
Hafif bir kokuyu birkaç dakika kokladıktan sonra artık o kokuyu duymaz oluruz.
Tat Duyusu
Tat alıcıları ağzın içinde tat tomurcukları denen küçük hücre kümeleri halinde toplanmıştır. Bu tomurcukların çoğu dilin üzerinde bulunur; bir bölümü de ağız boşluğunun içine ve boğazın gerisine doğru dağılmıştır. Erişkin bir insanda her biri yaklaşık 30 duyu hücresinden oluşan 9.000 kadar tat tomurcuğu vardır. Çocuklarda bu sayı daha fazladır.
Yiyecek ve içecekler tatlı tuzlu ekşi acı gibi dört temel tadın ve çeşitli kokuların bir karışımıdır. Aslında yiyeceklerin tadı daha çok kokularla belirginleşir. Üşüttüğümüz için burnumuz tıkalı olduğunda yiyeceklerin kokusunu alamayız bu yüzden yiyip içtiklerimiz bize tatsız gelir. Katkısız şekerli suyun tadından da pek hoşlanmayız ama içine biraz çilek kokusu katıldığında bu içeceğin "tadı değişir" ve hoşumuza gider.
Ağzımızda değişik tatları algılayabilen ayrı ayrı tat tomurcukları vardır. Tatlıya ve tuzluya duyarlı olan tomurcuklar en çok dilin ucunda ekşiye duyarlı olanlar iki yanında acıya duyarlı olanlar ise arka bölümünde toplanmıştır.
Dokunma Duyusu
Bir cismin nerede bulunduğunu biçimini dokusunu örneğin sert mi yumuşak mı pürtüklü mü yoksa kaygan ya da yapışkan mı olduğunu dokunma duyumuzla anlarız. Dış dünyayı ve nesneleri tanımamızda çok önemli rol oynayan bu bilgiler bütün vücudumuzu saran derideki duyu sinirleriyle beynimize ulaşır. Ama vücudumuzun her noktası bu açıdan aynı duyarlıkta değildir. Örneğin kolumuzun üst bölümünde hafifçe dolaştırılan ince bir tüyü bazen hiç hissetmeyebiliriz.
Çünkü deriye gömülü olan dokunma alıcıları yani duyu sinirlerinin uçları bu bölümde oldukça seyrektir ve deriye değdirilen tüy bu alıcıların bulunmadığı yerlere rastlayabilir. Oysa ellerimizdeki ve yüzümüzdeki alıcılar birbirine çok yakın gruplar halinde kümelenmiştir; özellikle parmak uçlarındaki derinin her santimetre karesinde 150'den çok dokunma alıcısı bulunur.
Koku Duyusu
Öbür işlevlerinin yanı sıra burnun temel görevlerinden biri de kokuları ayırt etmektir. Koku alıcıları denen özel sinir hücreleri burnun içinde organın tam tepesine ve gerisine rastlayan bölümde bir katman oluşturacak biçimde yerleşmiştir. Burada yaklaşık bir posta pulu büyüklüğünde yer kaplayan 5 milyon kadar koku hücresi bulunur. Bazı nesnelerin sözgelimi bir gülün ya da yanan bir kömür parçasının kokulu olması havaya küçük parçacıklar yaymasından ileri gelir. Normal olarak soluk alırken burun deliklerimizden giren havanın çoğu doğrudan boğazımıza gittiği için çok az koku alırız ya da hiç almayız. Oysa burnumuzu kokulu bir cisme yaklaştırıp havayı iyice içimize çektiğimizde burnun içindeki dokular açılıp genişleyerek duyu hücrelerinin bulunduğu üst bölüme daha çok hava gitmesini sağlar. Böylece koku parçacıkları çevreye dağılmadan bu hücrelere ulaşır; burnun içindeki hücrelerin salgıladığı sümüksü maddede (mukusta) çözünür ve kokunun türüne göre belirli hücreleri uyarır. Bu durumda kokuyu olanca keskinliğiyle algılayabiliriz. Kokunun kaynağına ne kadar yaklaşılırsa havadaki koku parçacıkları da o kadar yoğunlaşır. İnsanların biraz çaba göstermekle 3.000'in üstünde kokuyu tek tek ayırt edebilecekleri sanılıyor.
Yaşamını sürdürebilmek için avlanmak ya da daha güçlü düşmanlarına yem olmamak için sürekli çevresini kollamak zorunda olan hayvanların koku duyusu insanlarınkinden çok daha güçlüdür. Rüzgârın esiş yönü uygun olduğunda bir geyik
Tat Duyusu
Tat alıcıları ağzın içinde tat tomurcukları denen küçük hücre kümeleri halinde toplanmıştır. Bu tomurcukların çoğu dilin üzerinde bulunur; bir bölümü de ağız boşluğunun içine ve boğazın gerisine doğru dağılmıştır. Erişkin bir insanda her biri yaklaşık 30 duyu hücresinden oluşan 9.000 kadar tat tomurcuğu vardır. Çocuklarda bu sayı daha fazladır.
Yiyecek ve içecekler tatlı tuzlu ekşi acı gibi dört temel tadın ve çeşitli kokuların bir karışımıdır. Aslında yiyeceklerin tadı daha çok kokularla belirginleşir. Üşüttüğümüz için burnumuz tıkalı olduğunda yiyeceklerin kokusunu alamayız bu yüzden yiyip içtiklerimiz bize tatsız gelir. Katkısız şekerli suyun tadından da pek hoşlanmayız ama içine biraz çilek kokusu katıldığında bu içeceğin "tadı değişir" ve hoşumuza gider.
Ağzımızda değişik tatları algılayabilen ayrı ayrı tat tomurcukları vardır. Tatlıya ve tuzluya duyarlı olan tomurcuklar en çok dilin ucunda ekşiye duyarlı olanlar iki yanında acıya duyarlı olanlar ise arka bölümünde toplanmıştır.
Dokunma Duyusu
Bir cismin nerede bulunduğunu biçimini dokusunu örneğin sert mi yumuşak mı pürtüklü mü yoksa kaygan ya da yapışkan mı olduğunu dokunma duyumuzla anlarız. Dış dünyayı ve nesneleri tanımamızda çok önemli rol oynayan bu bilgiler bütün vücudumuzu saran derideki duyu sinirleriyle beynimize ulaşır. Ama vücudumuzun her noktası bu açıdan aynı duyarlıkta değildir. Örneğin kolumuzun üst bölümünde hafifçe dolaştırılan ince bir tüyü bazen hiç hissetmeyebiliriz.
Çünkü deriye gömülü olan dokunma alıcıları yani duyu sinirlerinin uçları bu bölümde oldukça seyrektir ve deriye değdirilen tüy bu alıcıların bulunmadığı yerlere rastlayabilir. Oysa ellerimizdeki ve yüzümüzdeki alıcılar birbirine çok yakın gruplar halinde kümelenmiştir; özellikle parmak uçlarındaki derinin her santimetre karesinde 150'den çok dokunma alıcısı bulunur.
0 yorum:
Yorum Gönder